Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
5651 sayılı Kanun’da koruma altına alınan “kişilik hakları” ise kategorik olarak şahıs varlığına dair haklarındandır. Başvuruyu yapan ve bugüne kadar pek çok estetik cerrahi operasyon yapan doktorun, özel muayenehanesinde serbest olarak gösterdiği faaliyet, kamusal birfaaliyettir. Dolayısıyla başvuranın devlet tarafından izne ve ruhsata tabi bu faaliyetlerinin kamu hizmeti olduğu, kendisinin de kamu görevlisi olduğu tartışmasızdır.Başvuranın erişime engellenmesini istediği “” adlı internet tipobet 365, genellikle kadınlarla ilgili paylaşımların yapıldığı bir forum sitesidir. Erişim engelleme, ceza muhakemesi hukukundaki koruma tedbirleri gibi hukuki sonuçlar doğurur. Erişimin engellenmesi kararına itiraz, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 267 vd.
Genel kurulun toplantıya çağrılması, toplantı gündemi ve yeri, toplantı ve karar yeter sayısı ve kararların üyelere duyurulması konularında, sandığın bağlı bulunduğu dernek tüzüğünün bu konuları düzenleyen hükümleri uygulanır. Her dernek lokaline, yönetim kurulu kararıyla sorumlu bir müdür tayin edilerek mülki idare amirine bildirilir. Sorumlu müdür, dernek lokalinin mevzuata ve ruhsata uygun olarak işletilmesinden sorumludur. Sorumlu müdür değişikliği, onbeş gün içinde mülki idare amirliğine bildirilir. Yönetim kurulu asıl üyeleri ile Kanunun 24 üncü maddesine göre temsilci olarak görevlendirilenler hariç, dernek adına gelir tahsil edecek kişi veya kişiler, yetki süresi de belirtilmek suretiyle, yönetim kurulu kararı ile tespit edilir. Gelir tahsil edecek kişilerin açık kimliği, imzası ve fotoğraflarını ihtiva eden ve Ek-19’da yer alan Yetki Belgesi dernek tarafından iki nüsha olarak düzenlenerek, dernek yönetim kurulu başkanınca onaylanır. Yönetim kurulu asıl üyeleri yetki belgesi olmadan gelir tahsil edebilir. Genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesi toplantı yerinde hazır bulundurulur. Toplantı yerine girecek üyelerin resmi makamlarca verilmiş kimlik belgeleri, yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulunca görevlendirilecek görevliler tarafından kontrol edilir. Üyeler, yönetim kurulunca düzenlenen listedeki adları karşısına imza koyarak toplantı yerine girerler. Kimlik belgesini göstermeyenler, belirtilen listeyi imzalamayanlar ile genel kurula katılma hakkı bulunmayan üyeler toplantı yerine alınmaz. Bu kişiler ve dernek üyesi olmayanlar, ayrı bir bölümde genel kurul toplantısını izleyebilirler.
Bu sebeple halife Allah’ın temsilcisi değil ümmetin temsilcisidir. Ebû Bekir bu yöndeki bir yanlış anlamayı önlemek için kendisine “halîfetullah” (Allah’ın halifesi) denilmesini kabul etmemiş, bunun yerine “halîfetü resûlillâh” (Peygamber’in halifesi) denmesini istemiştir. Ömer döneminden itibaren de halife “emîrü’l-mü’minîn” (müminlerin emîri) diye anılmaya başlamıştır. Gerçi Emevî halifeleri kendilerine halîfetullah denilmesine izin vermiş ve Abbâsîler de bunun yerine “zıllullah fi’l-arz” (Allah’ın yeryüzündeki gölgesi) tabirini tercih etmişlerse de genellikle İslâm âlimleri bu tabirleri tasvip etmemişlerdir (bk. Lambton, s. 48). Emevî ve Abbâsî halifeleri bu tabirlerle mevkilerini güçlendirmek ve itibarlarını arttırmak istemişlerse de Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olma iddiasında bulunduklarını söylemek mümkün değildir. Halifelerin kullandıkları bu unvanlar özellikle Batılı araştırmacıları İslâm devletinin teokratik bir devlet olduğu anlayışına götürmüştür. Klasik bazı metinlerde geçen ve kadere, Allah’ın küllî iradesine delâlet eden bazı ifadeler de yanlış anlaşılmış ve halifelerin Allah’ın temsilcisi olarak kabul edildikleri şeklinde yorumlanmıştır.
Yüzyıl başlarından itibaren kendi kendini yönetmekte olan Bruney, bağımsızlığını kazanıncaya kadar zaman zaman Britanya’nın etkisinde ve yönetiminde kalmıştır. Bir sultanlık rejiminin uygulandığı Bruney, Büyük Britanya ile 29 Eylül 1959 günü imzalanan sözleşme uyarınca ülkenin savunma sorumluluğunu ve dış işlerini Britanya’ya bırakmayı kabul etmiş, aynı tarihte ilk yazılı anayasası yürürlüğe konmuştur. Ancak 1962 sonunda yapılan seçimler ve bundan sonra meydana gelen olaylar yüzünden sultan anayasayı askıya almıştır. 31 Aralık 1983’te tam bağımsızlığını kazanan ve 1984’te Birleşmiş Milletler’e üye olan Bruney’in bugüne kadar 1959 tarihli anayasadan başka anayasası olmamıştır. Alt mahkemeler kanunla kurulur, denetimlerini yüksek mahkeme gerçekleştirir. İdare mahkemelerine gelince bu tür yargı yerlerinin kurulması kanun koyucunun takdirine bırakılmıştır. İdare mahkemeleri kamu personeline ve mallarına ait davalara, bu malların elde edilmesi, yönetimi ve işletilmesinden doğan uyuşmazlıklara bakar. Bengladeş Halk Cumhuriyeti anayasası yargı organını düzenlerken birçok ayrıntılı usul hükmüne de yer vermeyi tercih etmiştir. Başlangıç kısmı devletin hedeflerini, demokratik sosyalist toplumu gerçekleştirme amacını, hürriyet, eşitlik ve adalet ilkelerinin, insan haklarının koruma altına alınması gereğini dile getirir. Halifenin belirlenmesinde ortaya çıkan ikinci usul, iş başındaki halife tarafından yerine geçecek kimsenin bizzat tayin edilmesidir (ahd, istihlâf).
Olağan üstü şartlarda, âcil tedbir alınmasını gerektiren durumlarda emîr kanun kuvvetinde kararnâmeler çıkarabilir. Emîr ayrıca kanunların uygulanmasını sağlayacak idarî düzenlemeleri yapar. Sonraki dönemin hukukçuları konuyu genel fıkıh eserleri içerisinde değil müstakil kitaplarda ele alıp incelemeyi tercih etmişlerdir. Bu türün dikkate değer ilk örnekleri, Şâfiî hukukçusu Mâverdî ile çağdaşı Hanbelî hukukçusu Ebû Ya‘lâ el-Ferrâ’ya ait olan ve aynı adı taşıyan (el-Aḥkâmü’s-sulṭâniyye) eserlerdir. Her iki müellif de sadece devlet başkanlığını değil, anayasa hukukunun birçok meselesini ele almakta ve böylece bu sahayı belirli bir bütünlük içinde incelemektedir. Bu iki hukukçunun çağdaşı olan Zâhirî fakihi İbn Hazm ise sistematik hukuk eseri el-Muḥallâ’da kısa da olsa müstakil bir imâmet bölümü açmakla dikkati çekmektedir. Ayrıca kaynaklarda İbn Hazm’ın el-İmâme ve’s-siyâse adlı müstakil bir çalışmasından da söz edilmektedir (Ebû Fâris, s. 16). Gazzâlî’nin de el-İḳtiṣâd fi’l-iʿtiḳād, Naṣîḥatü’l-mülûk ve Feḍâʾiḥu’l-Bâṭıniyye adlı eserlerinde anayasa hukukunun bazı problemlerine değişik açılardan bakış yaptığı görülmektedir. Fakihlerin konuyla ilgili çalışmaları arasında İbn Teymiyye’nin es-Siyâsetü’ş-şerʿiyye’si ile Minhâcü’s-sünneti’n-nebeviyye’si de zikredilmelidir. Klasik dönemin eserlerinden İbn Haldûn’un Muḳaddime’sinde dikkate değer yorumlar taşıyan geniş bir bölüm yer almıştır. Klasik dönemde konuyla ilgili olarak nasihatnâme türünde de hayli eser meydana getirilmiştir. Gazzâlî’ye ait Naṣîḥatü’l-mülûk, Şeyzerî’ye ait el-Menhecü’l-meslûk fî siyâseti’l-mülûk, Turtûşî’ye ait Sirâcü’l-mülûk, İbnü’t-Tıktakā’ya ait Kitâbü’l-Faḫrî fi’l-âdâbi’s-sulṭâniyye, Fazlullah b.
- Dernekler edindikleri taşınmazları tapuya tescilinden itibaren otuzgün içinde EK- 26’da gösterilen Taşınmaz Mal Bildirimini doldurmak suretiyle mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler.
- Kanunda açık bir hüküm yoksa tasarı kral tarafından onaylanıp resmî gazetede yayımlandıktan otuz gün sonra yürürlüğe girer.
- Davacı kendi açmış olduğu davayı ya bizzat ya da avukatı aracılığıyla takip etmelidir.
Anayasaya göre Endonezya tekçi yani federal olmayan bir devlettir, egemenliğin sahibi halktır. Halk adına egemenliği tam olarak kullanabilen organ meclistir. Rejim başkanlık sistemine benzeyen özelliklere sahiptir ve bu bakımdan kısmen Amerika Birleşik Devletleri sistemine yakındır. Danışma müesseseleri ise yüksek İslâm konseyi ile yüksek güvenlik konseyidir. Yüksek İslâm konseyi, din işlerinde görevli personel arasından cumhurbaşkanınca seçilen on bir üyeden oluşur. Yüksek güvenlik konseyi cumhurbaşkanının başkanlığında toplanır. Bu organ millî güvenlikle ilgili bütün meselelerde görüş bildirmek durumundadır. Teşkilâtı, çalışma usulleri cumhurbaşkanı tarafından belirlenir. 3 Temmuz 1962’de bağımsızlığını kazanan Cezayir’in ilk anayasası 8 Eylül 1963’te kabul edildi. İkinci anayasa, 22 Kasım 1976 tarihinde İhtilâl Konseyi Başkanı ve Başbakan Bû Medyen’in yayımladığı bir kararnâme ile yürürlüğe kondu. Bu anayasa 19 Kasım 1976 günü halk oyuna sunulmuş ve kabul edilmişti. Halen uygulanmakta olan Cezayir anayasası ise 23 Kasım 1988 tarihinde yürürlüğe girdi.
Burada vatana ihanet veya bir başka cürüm sebebiyle ceza yargılaması söz konusudur. Yargılamayı, kuruluşu kanuna bırakılmış olan özel bir mahkeme yapar. Anayasa ayrıca cumhurbaşkanına vekâlet veya cumhurbaşkanınca yardımcılarına yetki devri konularını da düzenlemiştir. Diğer hususlar ise cumhurbaşkanının hangi göreviyle ilgiliyse o bölümde yer almıştır. Anayasada önce şehir devletini meydana getiren gruplar (federasyonlar) sayılmakta ve bunların siyasî bir bütün (ümmet) oluşturdukları belirtilmektedir (md. 1-2). Daha sonraki maddelerde gerek şehir devletinin gerekse onu meydana getiren dinî-siyasî grupların fonksiyonları ve devletin bazı temel esasları ortaya konulmaktadır. Bu durum birinci maddeden anlaşıldığı gibi, Resûlullah’ın son yargı mercii (md. 23, 42) ve ordu kumandanı (md. 36) olarak kabul edilmesinden de ortaya çıkmaktadır. Peygamber’in bu anayasadaki mevkiinin zayıf olduğu, Medine devletinin veya İslâm toplumunun başkanı olarak değil âdeta sadece muhacirlerin reisi olarak takdim edildiği ileri sürülmüştür (Watt, Islamic Political Thought, s. 20-21). Peygamber’in statüsü üzerinde ayrıntılı şekilde durulmamış olduğu bir gerçektir.
Böyle bir ihtiyaç doğduğunda cumhurbaşkanı meclis toplantılarını erteleyip konuyu halk oyuna sunar. Eğer halk mutlak çoğunlukla bunu onaylarsa meclis dağılır ve yeni seçimlere gidilir. Bu şekilde parlamenter sistemin önemli unsurlarından biri Mısır anayasasında yer almış olmaktadır. İslâm hukuku esas itibariyle iki temel kaynak olan Kitap ve Sünnet’in yorumlanmasıyla ortaya konmuş, bu iki kaynakta aranan bir hükmün bulunmadığı durumlarda da icmâ, kıyas, sahâbe fetvası, istihsan, maslahat, örf gibi diğer kaynaklardan faydalanılmıştır. İlk iki kaynakta bulunan hukukî esaslar devletin esas teşkilâtı ile ilgili olsun veya olmasın temel kanun, bir nevi anayasa veya temel prensipler görünümündedirler. Bu hukukî esasların devletin esas teşkilâtıyla ilgili olanlarını yalnız bu sebeple diğerleri üzerine çıkarmak ve onlara hiyerarşik bir üstünlük tanımak mümkün değildir. Bu yüzden Kitap ve Sünnet’ten ayrı olarak bütün kanunların üzerinde bulunan ve bu kanunların uymak zorunda olduğu bir anayasa düzenlemesi, İslâm hukukunun tabii gelişmesinin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. İslâm hukuku teşekkül dönemlerinde, devlete bağlı bir yasama organının faaliyetleriyle değil müctehid hukukçuların devletten bağımsız, serbest ilmî çalışmalarıyla ortaya konmuştur.
Yüksek hâkimler kuruluna ise cumhurbaşkanı başkanlık eder. Hâkimlerin tayinini, yer değiştirmelerini ve meslekî işlemlerini bu kurul yapar. Yüksek hâkimler kurulu af yetkisinin kullanılması durumunda cumhurbaşkanına danışmanlık görevini de yerine getirir. Anayasanın birinci bölümü Cezayir toplumunu yöneten genel ilkelere ayrılmıştır. Maddesi, “Cezayir demokratik bir halk cumhuriyetidir”, 2. Maddesi de “Devletin dini İslâm’dır” hükmünü koymuştur.
Anayasa değişikliğinde iptale, siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır. Siyasî partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır. Hakimler ve savcılar, kanunda belirtilenlerden başka, Resmî ve özel hiçbir görev alamazlar. Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler. Madde 140 – Hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar. Bu görevler meslekten hakim ve savcılar eliyle yürütülür. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.